23 ağustos pazartesi;
salya sümük hastayım. gün içinde birkaç kez ayağa kalkıyorum ve yaz gribiyle küfürleşiyoruz. iki gün önce cihan new york'tan döndü. yapmış olduğu yolculuktan herkesin haberi var. ve artık geldiğinden de herkesin haberi var. benim de öyle. henüz benim haberimin olmadığı -ki hemen herkesin de öyle- başka bir şey daha var. cihan new york'tan sadece kendini getirmedi. elinde bitirmek üzere olduğu senaryosu, gördüğü bildiği her şey ve biriktirdikleriyle döndü. 23 ağustos günü beni haberdar etti. yazdıklarından, yapmak istediklerinden bahsetti uzun uzun. devam eden günlerde -ki bunlar muhtemelen 24,25,26.. ağustos'lar- uzun uzun konuşmaya devam ettik. geçen ağustos günlerinde senaryoya devam edildi. ortaya fikirler atıldı. bazı fikirler ortadan hemen alındı. bazıları da ortadaki yerini hala koruyor. sürekli konuşuldu ve konuşuldu. benim hastalığımdan dolayı yüzyüze görüşmeyi sık sık erteledik. bütün bu konuşmaları internet üzerinden yaptık. daha önce cihan'ın yönettiği oyunda beraber çalıştığımız için onu rahat anlıyorum. o da bana anlatmakta zorluk çekmiyor. bunu sevdik. uyumu. uyum güzel. uyum güzel demişken aynı uyumun içinde, aynı ritimde notalar arandı/bulundu. -tüm bu notaların nasıl bir araya geldiğini uzun uzun anlatacağım.- yüzyüze gelene kadarki süreçte cihan hızla bana projesinden bahsetti. heyecan vardı havada fazlasıyla. ilk bilen olmaktan garip bir keyif alıyorum. ağustos günleri geçiyor.. adını duyduğum, henüz yüzünü görmediğim insanlar üzerine konuşuyoruz. konuşuyoruz. önce konuşmakla başladık. ağustos böyle devam etti. görüşüne bakılırsa herşey çok heyecan verici ilerliyor-du.